Karbonhidrat Protein Ve Yağın Enerji Verme Sırası Nedir?
İnsan vücudu, tükettiğiniz yiyecekler hangi türde olursa olsun, enerji üretme konusunda son derece beceriklidir. Çeşitli diyetler üzerinde hayatta kalma kabiliyetimiz, yiyecek kaynaklarının kıt ve tahmin edilemez olduğu koşullarda gelişen bir tür için hayati bir adaptasyon olmuştur. Düşünsenize, beslenme düzenimiz eskiden iri bir mamutun başarılı bir şekilde avlanmasına ya da bir çalı üzerinde meyve bulup bulamamaya bağlıydı! Günümüzde, ihtiyacımız olan kaloriler çoğunlukla ucuz ve bol miktarda bulunabilmektedir. Temel makrobesinlerin neler sunabileceğini anlamak, kendi diyetlerimize geldiğinde daha iyi seçimler yapmamıza yardımcı olabilir. Şu andan itibaren bir lokma ağza girdiğinde, içindeki her bir besin vücut tarafından kullanılmak üzere parçalanmaya başlar. Böylelikle, yiyeceği vücudun temel süreçleri için kullanılabilecek bileşenlere dönüştüren kimyasal reaksiyonlar dizisi olan metabolizma süreci başlar. Proteinler, karbonhidratlar ve yağlar, her ana besin maddesine özgü olan kesişen metabolik yollar dizisi boyunca hareket ederler. Temel olarak (eğer üç besin maddesinin tümü diyette bol miktarda bulunursa) karbonhidratlar ve yağlar enerji için öncelikli olarak kullanılırlar. Proteinler ise hormon, kas ve diğer temel biyolojik araçların yapımında kullanılan ham maddeleri sağlarlar.
Karbonhidrat Yağ Protein Enerji Verme Sırası
Tükettiğimiz besinlerdeki proteinler, daha sonra kimyasal reaksiyonları katalize etmek, farklı hücreler arasındaki iletişimleri kolaylaştırmak veya biyolojik molekülleri bir yerden bir yere taşımak gibi belirli işlevlere sahip yeni proteinler oluşturmak için kullanılan ve amino asitler olarak adlandırılan parçalara ayrılırlar. Yağ ve karbonhidrat miktarı yeterli olmadığında, proteinler de enerji için kullanılabilir. Vücudun enerji ihtiyacının yarısından fazlasını genellikle yağlar sağlar. Yiyeceklerden gelen yağ, kanda dolaşabilen ve aç hücreler tarafından yakalanabilen yağ asitlerine ayrılır. O anda ihtiyaç duyulmayan yağ asitleri, trigliseritler olarak adlandırılan demetler halinde paketlenir ve sınırsız kapasiteye sahip yağ hücrelerinde depolanır. Albert Einstein Tıp Fakültesindeki davranış ve beslenme araştırmaları profesörü Judith Wylie-Rosett’e göre, “İnsan vücudu yağ depolama konusunda oldukça başarılı bir mekanizmaya sahiptir.”
Diğer yandan karbonhidratlar, sadece sınırlı miktarlarda depolanabildiklerinden, vücut onları enerji için kullanmaya isteklidir. Duke Üniversitesi Tıp Merkezi'nde Yaşam Tarzı Tıp Kliniği müdürü Eric Westman, MD, “İlk olarak kullanılan besin öğesi her zaman karbonhidrattır" diyor ve ekliyor: "Karbonhidratları sadece bir ya da iki gün boyunca depolayabiliriz." Yiyeceklerdeki karbonhidratlar küçük parçalara sindirilir (ya glukoz ya da kolayca glikoza dönüştürülebilen bir şeker) ve ince bağırsak duvarlarından emilirler. Karaciğerde verilen küçük bir moladan sonra, glikoz dolaşım sistemine girerek kan glikoz seviyelerinin yükselmesine neden olur. Vücuttaki hücreler glikozu yağdan çok daha kolay bir şekilde emerler. Hücreler glikoz doldurduktan sonra ve kan glikoz seviyeleri belirli bir eşiğin altına düştüğünde, karaciğer, fazla miktarları glikojen olarak depolar. Karaciğerin depolayabileceğinden fazla glikoz varsa, uzun süreli depolama için yağa dönüştürülebilir, böylece hiçbir şey israf edilmez. Karbonhidratlar gerektiğinden az olduğunda ise, vücut esas olarak yağlara bağlı olarak çalışır. Eğer enerji ihtiyacı besinler yoluyla alınan yağlar tarafından karşılanamazsa, vücut enerji için bazı yağ dokularını tasfiye edebilir.